HUKUK DEVLETİ-YARGININ BAĞIMSIZLIĞI

HUKUK DEVLETİ-YARGININ BAĞIMSIZLIĞI

Son birkaç gün içinde, yerel mahkemece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen bir eski korgeneralin, istinaf aşamasında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi’nce beraatine karar verilip tahliye edilmesi, ardından tahliyeye itiraz edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nce tekrar tutuklanması, beraat kararı veren mahkeme heyetinin görevden alınıp başka mahkemelere atanmaları, bu hususta başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Yargıtay Başkanı olmak üzerine yapılan açıklamalar kamuoyunca yakından takip edilmektedir.

Avukatlık Kanunu’nun 76.maddesi uyarınca “hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak” görevi yüklenmiş Barolar olarak açıklama yapılması gereği doğmuştur.

Anayasamızın 2. Maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti “hukuk devleti”dir. Hukuk devleti ilkesi yargının diğer erklerden bağımsız olmasını gerektirir. Demokratik rejimlerde bağımsız ve tarafsız bir yargı organı, temel hak ve özgürlüklerin korunmasındaki en büyük güvencedir.

Anayasamızın 9. Maddesine göre "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."

Anayasamızın 138. Maddesine göre “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler/Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”

Anayasamızın 159. Maddesine göre “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”

Anayasamızın 38. Maddesine göre “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

Sayın Cumhurbaşkanı’nın söz konusu olay ile ilgili “gerekli talimatları verdik, tahliye kararı veren heyet Fetö’cü” şeklindeki beyanı Anayasanın 138. ve 38. maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Sayın Yargıtay Başkanı ise açıklamasında “Beraat kararı veren mahkeme başkanı ve üyelerini kararın arkasından görevden alan HSK'nın bu işleminin yanlış “ olduğunu beyan etmiştir.

Elbette aynı dosya ile ilgili farklı mahkemelerce tam tersine kararların verilmiş olması tartışılmalı ve eleştirilmelidir. Kasıt veya kusur var ise mahkeme heyeti ile ilgili idari ve cezai soruşturma da açılmalıdır.

Ancak, mevcut sistem içinde hakim ve savcılar büyük bir baskı ve tedirginlik içindedir. Verecekleri kararlarla ilgili soruşturmaya uğrama korkusu yaşamakta, İkballeri ile vicdanları arasında sıkışmış vaziyette görev yapmaktadırlar.

Biz aşağıda imzası olan Barolar, hukuk devleti, hukuk güvenliği, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hakim ve savcı teminatı ilkeleri ile masumiyet karinesi ilkelerine tam ve eksiksiz bir şekilde uyulmasını, bu ilkelere yönelik ihlallerin sonlandırılmasını talep ediyoruz.

Kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunulur.

Adana Barosu
Afyonkarahisar Barosu
Ağrı Barosu
Amasya Barosu
Ankara Barosu
Antalya Barosu
Ardahan Barosu
Artvin Barosu
Aydın Barosu
Balıkesir Barosu
Batman Barosu
Bilecik Barosu
Bingöl Barosu
Bolu Barosu
Burdur Barosu
Bursa Barosu
Bartın Barosu
Çanakkale Barosu
Çorum Barosu
Denizli Barosu
Diyarbakır Barosu
Düzce Barosu
Edirne Barosu
Erzurum Barosu
Eskişehir Barosu
Gaziantep Barosu
Giresun Barosu
Gümüşhane-Bayburt Bölge Barosu
Hatay Barosu
Iğdır Barosu
İstanbul Barosu
İzmir Barosu
Kahramanmaraş Barosu
Kastamonu Barosu
Kayseri Barosu
Kars Barosu
Kırklareli Barosu
Kırıkkale Barosu
Kilis Barosu
Kocaeli Barosu
Konya Barosu
Kütahya Barosu
Malatya Barosu
Manisa Barosu
Mardin Barosu
Mersin Barosu
Muğla Barosu
Muş Barosu
Niğde Barosu
Ordu Barosu
Osmaniye Barosu
Sakarya Barosu
Samsun Barosu
Siirt Barosu
Sinop Barosu
Şırnak Barosu
Şanlıurfa Barosu
Tekirdağ Barosu
Tokat Barosu
Trabzon Barosu
Tunceli Barosu
Uşak Barosu
Van Barosu
Yalova Barosu
Yozgat Barosu
Zonguldak Barosu